Amerika Colorado gezi notlarıma bu yazıyla başlıyorum. Çoğu insanın hayalinde, filmlerde sıklıkla gördüğü bu coğrafyaya gitme fikri vardır. Benim hayalimde COLORADO…
Verdiğiniz kararların sizi nereye getireceğini emin olun bilemezsiniz. En azından ben şuan bunu söyleyebiliyorum, çünkü ben bilemedim. İster planlı ister plansız olsun, aldığınız kararlar sizi hiç ummadığınız noktalara ulaştırabiliyor. Eve hırsız girmesi, evden taşınma fikri, işten istifa, gezip keşfetme isteği, doğayla tanışma, yükseklik korkusu, tırmanışı keşfetme, dağcılık eğitimi alma isteği, yeni işe başlama…
Bütün bunların birbiriyle zincirleme ilişkileri bulunmakta, benim hikayem de böyle başladı. Tüm olanlara derinlemesine değinmek istemiyorum. Bir şekilde aralarında ilişkiler var. Olaylar gelişirken hiç farkında olmadığınız şeyler, bir gün dönüp arkanıza baktığınızda gördüğünüz o zincir kaderimiz oluyor. En azından ben böyle olduğuna inanıyorum. İşle beraber götürdüğüm dağcılık eğitimi beni baya içine aldı ve hafta sonlarımı iple çeker hale geldim. İlk defa bir şey için bu denli bir tutku duyuyordum. Bununla beraber sosyal medyadan takip ettiğim kişiler, yerler hayallerimi daha da genişletti.
Dünyada tırmanış denilince akla gelen zengin yerlerden birisi Colorado. Bir gün hayalini kurduğum yerlere bir şekilde gideceğimi biliyordum. Ama bunun bu kadar çabuk ve bu şekilde olacağını hiç düşünmemiştim. Yazılım geliştirici olarak çalıştığım şirkette müşterilerimizden birisi buradaydı ve ben bu projede görev almaktaydım. Proje sancılı süreçlerden geçti ve doğma noktasında gün geldi çattı.
-Amerika’ya gidiyorsunuz. Pasaport, vize derken bir baktık ki Colorado’ya uçuyoruz. Onca eyaletin içinde benim için gidilebilecek en güzel bir kaç noktadan birisi. Hiç yurt dışına çıkmamış birisi olarak buraya vize alabileceğime ben dahil, çevremdekiler de pek ihtimal vermiyordu. Ama hiçbir aksilik çıkmadı ve bir şekilde geldim. Buna ayrı bir yazıda değineceğim.
Frankfurt aktarmalı uçuşumuzda yorucu bir yolculuk geçirdikten sonra Colorado’nun başkenti Denver’a inişi yaptık. Havalimanından otobüsle araç kiralayacağımız yere geçip, aracı alıp doğruca otelin yolunu tuttuk. 10 saat geriye uçtuğumuz için jetlag kaçınılmaz tabii. Otele yerleştikten sonra bir şeyler yemek üzere dışarıya çıktık.

Otele tekrar gelinip, dinlenildi. Ertesi gün müşterinin ofisinde çalışma, akşamları şehir hayatını keşfetme derken hafta bitti ve hafta sonu için planlar yapılmaya başlandı. Rota Colorado’nun gezilecek yerlerinden olan Garden of the Gods‘dı. Rota tarifi alındı ve yola çıkıldı. Yolda giderken karşılaştığımız araçlar insanların nasıl yaşadığıyla alakalı çok fazla bilgi veriyordu. Amerika’da küçük araç görmek çok zor, büyük araçlar çok yaygın ve hafta sonları insanlar outdoor sporlarla çok ilgili olduğundan karavanlarıyla, cipleriyle arabalarının arkasına bağladığı tekneler, motorlarla bir yerlere gidiyorlardı. Rotamıza doğru ilerlerken bu alışık olmadığım görüntü çok hoşuma gitmişti. Hedefe yaklaştıkça keşfedecek yeni yerlerin mutluluğuyla sağa sola bakınırken Palmer Lake tabelasını gördük. Planımızda olmayan bu yere direksiyon kırarak günümüzü zenginleştirme kararı aldık. Bu kararı almakla iyi yaptığımızı, onu görünce anlayacaktık. Köy-kasaba tarzındaki bu yer merkeze yaklaşık bir saat uzaklıkta ve insanlar doğayla iç içe.
PALMER LAKE
Gölde yüzenler, balık tutanlar, kanoya binenler, insanlara oldukça çeşitlilik sunuyor. Gölün çevresinde bulunan parkurlarda koşu, yürüyüş yapanlar ve yine çevresindeki tepelere, dağlara gidenler bulunmakta. Burada bir süre vakit geçirdikten sonra, asıl durağımıza doğru yola devam ettik.
Yarım saatlik bir yolculuğun ardından ikinci rotamızdayız.
GARDEN OF THE GODS

Kum taşından oluşan bu yapı, rengi ve doğasıyla görür görmez ben de tırmanma isteği uyandırdı. Park girişi oldukça kalabalık, yerli yabancı bir sürü kişi hafta sonunu değerlendirmek için bu güzel yere gelmişti.
Park içine doğru yürümeye başlarken gözlerim hemen duvarda tırmanan birileri var mı acaba diye düşünüp didik didik birilerini aradı. Parka giriş ücreti yok. Hava oldukça güzeldi. Parkın içinde fotoğraf çeke çeke dolanmaya başladım. Fırsatını bulduğum ilk yerde de kaya yapısına dokunarak, nasıl olduğu hakkında bilgi edinmeye çalıştım. Dokunduktan sonra elinizde toz izleri bırakan bu yapı, sağlam görünüyordu, benim gibi başka meraklılar da kaya blokları üzerinde yükselip heyecanlarını atmaya çalışıyordu.

Yukarıdaki panorama da gördüğünüz gibi yapı birkaç ayrı bloktan meydana geliyordu. Kaya çevresinde bölgeye has bitkiler bulunuyor, yürüyüş yolunun etrafı da bölgeye özgü çitlerle çevrilerek ortama ayrı bir hava katıyordu.

Biraz yürüdükten sonra kaya blokların içinden sesler duydum ve o yöne doğru bakınca birilerinin tırmandığını gördüm.

Bölgede tırmanış yapabilmek için özel izin almak gerektiğini öğrendim. Bu tür yerler Amerika’da çok iyi şekilde korunuyor. Ortak miras olarak görülen bu yerlere insanlarda gözlemlediğim kadarıyla oldukça saygılı ve etraf oldukça temiz. Bölge tarihinden bahsetmeyeceğim, merak edeni araştırıp daha fazla bilgiye ulaşabilir.

Burada tırmanışı deneyimlemek çok güzel ve farklı bir tecrübe olurdu. Ama keşfettiğim bu yeni yer, bölgede gezinmek, içinde olmak beni oldukça tatmin etmişti. Belki bir gün tırmanma şansını da bulurum.
Amerika gezi notlarım ve Amerika gezisi için tavsiyelerim devam edecek. Takipte kalın.